Benim her zaman eskiye bir hayranlığım olmuştur. Tarih, çevirmeli telefonlar, çalar saatler, eskinin müzikleri, eski filmler, plak çalarlar, seksenler ve dahası.
Küçükken her hafta babamın iş yerine giderdim. Arka odalardan birinde bir daktilo vardı ve ben her gidişimde büyük bir hevesle kağıdı koyar, aklıma geleni yazmaya başlardım. Yanlış bir kelime yazsam oflaya poflaya kağıdı çöpe atardım. Keşke yazdıklarımı saklasaymışım. Zaten daktiloda yazmayı özledim. Şimdi de bir daktilo almayı planlıyorum.
Neden bilmiyorum ama hayatım boyunca hep lüks içinde yaşamaya düşkün olmama rağmen içten içe eskilere bir hayranlık duydum. Bu yüzden de sanki eskilerde yaşamışım da günümüz tamamen yapay bir dünya üzerine kurulmuş gibi geliyor. Bir daktiloyla yazarsam yazdıklarımı daha bir hissederek yazarım, onlara daha çok tutunurum diye düşünüyorum. Kelimeler daha bir canlı gelir gözüme. Daktilom için yer bile belirledim. Geriye sadece ona kavuşmak kaldı.
Eskiler beni de her zaman çeker; kendine ait bir büyüsü var.. Yazılarını sevdim! :))
YanıtlaSilÇok teşekkür ederiim, beni ne kadar mutlu ettiğini bilemezsin. ^.^
Silyazı çok keyifli olmuş. eski olan herşey daha güzel :) zaten eskiyi sevdiğini yazı stilindende anlayabiliyorum sevgiyle kal bir dahaki postunda görüşmek üzere :) bana da beklerim :) gel hayat paylaşınca güzel :) http://myworldinthebooks.blogspot.com/
YanıtlaSilTeşekkür ederim, ben de seni takibe aldım yazıların çok güzel. :)
Silmimlendin :)))
YanıtlaSil